Saturday, September 19, 2015

Californication


Biten bir dizinin ardindan icine dusulen o arafin veridigi huzunle, 
dibindeki cikmazdan bir nevi kurtulmak icin yaziyorum bu yaziyi aslinda gecenin 3ünde...

diye baslamistim yazmaya,
Californication finalini izleyip, farkli bir duygu hezeyani icine girice,
ama sonunu getiremedim bir turlu tabii ki, (yazar tikanmasi filan).
baska bir zamana aksadi, tipki Hank gibi.

***
Californication, isminden de anlasilacagi uzere, California'da gecen, New York gocmeni bir ailenin, daha dogrusu bir adamin, sarkilara konu olan California kulturune, yasam tarzina alismaya calisma cabalarini, denemelerini konu alan bir dizi. Kitabi filme cevrilmis basarili ancak durgun zamanlar geciren, normalin biraz uzerinde seks duskunlugu olan, vicudundaki uzantilari kontrol etmek istemeyen, kadina herseyiyle tapan ve asiri yetenekli bir yazar olan Hank Moody'nin California ve bu sehrin gunahlari ile olan imtihanlari anlatiliyor dizide. Hayatin onun karsina cikardigi karmasikliklar ve onun bunlara verdigi reaksyonlar olusan bolumleri olan dizi;  Hank'in sona kadar devam eden, ailesini bir arada tutma denemeleri ve hayatinin aski olan Karen'i her seferinde tekrardan kazanmaya calismasi gosteriliyor. Kendimi spoiler vermemis sayiyorum. 



Yukardaki paragrafi okuyunca, masum, siradan bir ask hikayesi temali bir dizi gorunse de, gunah ve California kulturu kelimelerinden anlasilcagi uzere dizimiz sutten cikmis ak kasik degil... Cunku acilis sahneside su sarki esliginde sosis yalayan bir rahibe olan bir dizi terbiyeli olamaz, aksine edepsizligin dibine vurur. Hemen her bolumunde en az bir sexual intercourse ve hatiri sayilir derecede ustsuz kadin veya ciplak adam poposu gormek mumkun. Ve tabiki alcohol & drugs; dizinin ara ogunleri. 

***
Karakterler ise zekice dusunulup yaratilmis. Hank Moody karakteri az cok anlasilmistir diye dusunup pasi sevdiyecegi Karen'e atiyorum. Guzelligine soyleycek laf yok, o bir tanrica, Afrodit'in vicud bulmus hali. Her seferinde yasak elmayi yememek icin ugrassada, bir turlu vaz gecemiyor. 




Devami gelecek..
Draft'lardan kurtulma adina publish yapiyorum, kismet olursa birgun bitirecegim.
Blog'u cok aksattim, tekrar kaynasma evrelerindeyim.









Sunday, November 16, 2014

Sunday, October 26, 2014

Pedalling in Karpaz



ps: zamandan sonra firsatini bulmusken, yazdan kalma birkac birseyler yazayim diye dusundum..

Yazin artik son demlerindeyiz, Agustos bitti bitecek. Gunler daha kisa geceler daha soguk olmaya baslamisken, adadaki cennetimiz olan Karpaz yarimadasinda, kucuk bir kacis misali 2-3 gunluk konaklama firsati yakaladim, 
Ve tabiki de geri cevirmedim.. 
cunku "decent" bir "excuse" 'unuz olmadikca Karpaz'da bulunma firsatini, o gok mavisi sularda gun batimina kadar yuzmeyi, gun dogumunu yildizlarin altinda beklemeyi ve doganin bize sundugu sayisiz guzellikleri yasamayi sevenlerin geri cevirmesi mumkun olmaz pek. Benim de olmadi.

Velhasilikelam, Summer Bucket List'lerimin her daim 1 numarasi "Karpaz" icin bir bucket list'de ben yaptim gitmeden. Essek Selfie'sinden farkli olarak, gecen kisin basinda duydugum ve bende fazlasiyla yapma meragi uyandiran, "alternatif" birseyi koydum bu ek listeye.

- Pedalling in Karpaz 

"pedal" kelimesinin mastar halinin cagristiracagi uzere, Karpaz'da bisiklet surme olayi kisacasi. AB destekli " Green Pedal Cyprus " projesinin getirisi olarak, Karpaz'in dogal guzellikleri arasinda size bisiklet surme keyfi sansi veren kucuk bir organizasyon aslinda bu. Gerek bireysel gerekse de grup halinde size cuzi bir miktar karsiliginda bisiklet kiralayan, Dipkarpaz Koyu icinde kucuk bir kulube Green Pedal Cyprus. Bisikletle birlikte size tum ekipmani (helmet,yelek vs) sagliyorlar ayrica ve velesbitler gercekten kaliteli, gercekten. Tek yapmaniz gereken, irtibata gecip, guvenlik icin kayit olmak. Sonrasinda ise bisikletleri alip yesilliklere suruyorsunuz. 


Boyle bir firsat elimize gecmisken, ben ve sevgili arkadasim Cagda, onu elimizin tersiyle itmeyi, iki bisiklet asigi insan olarak kendimize uygun gormedik pek tabiki ve bisikletleri aldigmiz aksama muteakip, ertesi sabah saat 4'te yola koyulduk. Bu arada belirteyim, boyle bir seye kalkistignizda "baska isim yok" yerine "super, kacta cikiyoruk" diyen bir arkdasinizi secin. Cunku bu, zorlayinca olunacak veya zevk alinacak bir olay degil. Paylasilinca da daha degerli oluyor bence, yalniz pek zevki yok gibi.
Neyse, rota belliydi, kaldigmiz yere yaklasik 15 km uzaktaki Altin Kum'a bakan, Karpaz Milli Park'i girisindeki o meshur tepeydi.



2 saatlik uykudan sonra, kaltigmizda hava halen az biraz karanlikti, sictin mavisimtrakti. Tek duydugum, dalgalarin sarkisi ile birlikte uzgarin fisiltisiydi, hem de dunyanin en guzel sahillerinin birinde. Her daim duyulacak sesler, gorulecek renkler yoktu ortada ve bu benzersizligin arasinda bisiklet surecek olmanin verdigi heyecan, almadigim uykumu unutturuyordu bana. 




Pedallamamiz, Akdeniz bitki ortusuyle kapli, iki tarafinda da deniz ve ardisik tepeleri olan bir cografyanin ortasindaki tek seritli yolda baslamisti. Etraf sakindi, araba pek yoktu, olanlar ise mandiralarina giden Dipkarpaz koyunde yasayan Rumlardi. Acikcasi sasirmistim, 3 saatlik yolculuk boyunca gordugum arabalarin yarisindan fazlasi Rumlardi ve cogu hayvancilikla ugrasiyordu. Bilmiyor degildim ama sayi tahmin ettigimden fazlaydi. Bu sayi aslinda yolculugun en guzel yanlarindan birine vesile olmustu. Hemen her koseyi dondugmuzde karsimiza bir koyun surusu cikiyordu ve salak salak bize bakiyorlardi. Koyunlarin o salak bakislari size komik geliyorsa, ki evet bana cok komik geliyor,  bu yavaslamalar o kadar da sinir bozucu olmuyordu. Fakat belirtmeliyim ki momentum cok onemli, cunku yol gorundugu gibi duz degil, aksine inisli cikisli. Tirmanmaya hazirlanirken yapilan duraksamalar, boylesi uzun bisiklet turlarina aliskin vicuda sahipseniz sizi zorlayabiliyor. 



o salak bakislar

Ancak sunu soyleyim, ne kadar da yorulsaniz, ne kadar da pes etmenin esigine gelseniz, ilerledikce karsiniza cikan o essiz guzellikler sizi adeta ilerlemek icin daha da motive ediyor. 
"no pain, no gain" aslinda, ama o bildigmiz gym mottosu olanin otesinde. Burdaki gain ayna onu ustsuz foto cekme imkani saglamiyor malesef ama belli bir sureligne de olsa, dogayla bir olmanin verdigi zevki yasamayi sagliyor. Kolay kolay erisilemeyecek bir sey bu, anlatmaya kalkismam mantikli olmaz sanki. Neyse, Milli Park alanina yaklastikca, koyun suruleri yerini bizim esseklere basladi ama onlar yola daha uzak yerlerde konumlanmisti. 



Suruleri asip nihayetine hedeflenen tepeye ciktigmizda, karsimda uyuyan denizi ve cennetsi Altin Kum'u gunesin dogusu sirasinda gormek, orada bulunmak, en basitle tabirle buyuleyiciydi. 15km'lik yolculuk sonrasi o manzarayla karsilasmanin hissi, arabayla gelip 15dklik fotograf cekme sessioninda alinan o zevkin kesinlikle kat ve kat ustuydu benim icin. 


Karpaz'a gitmenin, oraya gidip kalmanin verdigi rahatlik ve huzur herkesin bildigi uzere kolayina yasanilabilecek seyler degil. Ayarlayip gitme problemini asmayi basarabilirseniz eger, ki benim karsilastigim en buyuk problem bu, biraz da bahane aslinda, aklinizda bulunsun ki oralarda boyle bir aktivite yapmak gibi bir alternatifiniz var. Biraz zorlayici gelebilir, yaz sicaginda neden boyle birseyle kendimi yorayim diye dusunebilirsiniz ama size temin ederim ki gercekten pedalladigniza deyecek...
Yasadigim bu deneyimi, kendimce, aktarabilecegim sekilde anlatmaya calistim size. Deneyip memnun kalirsaniz, mutlu olurum. Farkliligin, cesitliligin her zaman insana birseyler kattigna inanirim. Alternatifsizligin ise siradanlastirdigina. Denemekten cekinmeyin... 
Baris Ceylanli
26/10/2014



"Nothing behind me, everything ahead of me, as is ever so on the road."
On the Road - Jack Kerouac




photos













31.8 km - 2.20 hrs




Tuesday, October 7, 2014

Marilyn's Unpublished Poems

Only parts of us will ever
touch only parts of others —
one’s own truth is just that really —one’s own truth.
We can only share the part that isunderstood by within another’s knowing acceptable to
the other — therefore
 so one
is for most part alone.
As it is meant to be in
evidently in nature — at best thoughperhaps it could make
our understanding seek
another’s loneliness out.

--

Life —
I am of both of your directions
Life
Somehow remaining hanging downward
the most
but strong as a cobweb in the
wind — I exist more with the cold glistening frost.
But my beaded rays have the colors I’ve
seen in a paintings — ah life they
have cheated you


Tuesday, July 29, 2014

Kindness

The world you see is just a movie in your mind.
Rocks dont see it.
Bless and sit down.
Forgive and forget.
Practice kindness all day to everybody
and you will realize you’re already
in heaven now.
That’s the story.
That’s the message.
Nobody understands it,
nobody listens, they’re
all running around like chickens with heads cut
off. I will try to teach it but it will
be in vain, s’why I’ll
end up in a shack
praying and being
cool and singing
by my woodstove
making pancakes. 


Jack Kerouac

Tuesday, May 13, 2014

Friday, May 9, 2014

Gommalar - Society ( Eddie Vedder cover @ 1984 )

Dinlemekten bikamayacagniz bir grup, Gommalar  ve guzel sarkiyi daha da ozel kilan coverlari...


Friday, December 13, 2013

Radiohead, Johnny Deep & Charlotte Gainsbourg


Radiohead, Johnny Deep ve guzeller guzeli Charlotte Gainsbourg... 

   Boyle bir kombinasyonun sonucunda ortaya guzel bir cikmamasinin imkansizgili sonucu insani derinden etkiliyen bir sahne... 
   
Serge Gainsbourg ve Jane Birkin'in dogustan tapilasi kizlari Charlotte 'un mutlu bir olmayan bir kadini canlandirdigi ve hemen herkesin basina gelmesini isteyebilecegi kucuk bir tesadufu yasamasi.. ve Johnny Deep 'in bir kelime dahi soylemeden,sadece bu sahnedeki oyunculugu ile filmin onune gecmesi.  
   
Bir sarkinin, bir muzigin, bir insani nasil etkileyebildiginin, ne hayaller icine soktugnun en basit ornegi...


Film: Happly Ever AfterIls se marièrent et eurent beaucoup d'enfants )

But I'm a creep.. I'm a weirdo.. What the hell am I doin' here?  I don't belong here...

Sunday, October 27, 2013

RIP Lou Reed



Lou Reed - Perfect Day ( Trainspotting )

Siradisi bir filmin, siradisi sahnesini, mutluluk ve huznu ayni anda yasatan mukemmel parcasiyla unutulmaz kilan adam.. 

Just a perfect day
Drink sangria in the park
And then later, when it gets dark
We go home

Just a perfect day
Feed animals in the zoo
Then later a movie, too
And then home

Oh, it's such a perfect day
I'm glad I spent it with you
Oh, such a perfect day
You just keep me hanging on
You just keep me hanging on

Just a perfect day
Problems all left alone
Weekenders on our own
It's such fun

Just a perfect day
You made me forget myself
I thought I was someone else
Someone good

Oh, it's such a perfect day
I'm glad I spent it with you
Oh, such a perfect day
You just keep me hanging on
You just keep me hanging on

You're going to reap just what you sow
You're going to reap just what you sow
You're going to reap just what you sow
You're going to reap just what you sow

Wednesday, October 23, 2013

The Graduate




Trailer


Defalarca izlemis oldugum ve neredeyse hayatimin filmi diyebilecegim (500) Days of Summer sayesinde tanismis oldugum bir film The Graduate.  (500)'taki referanslar ile bende epei merak uyandiran ve 500'in aksine bir turlu izleyemedigim The Graduate izlemeyi sonunda basardim. Acikcasi bu film sayesinde (500)'taki ana olayin kaynagni ogrenmis oldum. Demek ki neymis? The Graduate'i izlemeden (500)'i izlemek olmazmis. 

Gelelim asil olaya,

The Graduate, Dustin Hoffman'in basrolde adeta buyulemenin otesine gectigi, Simon & Garfunkel imzali soundtrack'iyla kulaklarimiza orgasm yasatan, en iyi yonetmen Oscar'i odullu evladiyelik bir film. Her post-ergen delikanli erkegin basina gelmesini 4 gozle bekledigi olaylar zinciri ile baslayan ve devaminda yonlendirilme ana merkezi asagdaki elevattan yukaridaki kalbe dogru cikan bir erkegin basindan gecenleri konu alan film, bence kesinlikle izlenmesi gereken kult yapimlara arasinda. Yetiskinlikle delikanlilik arasinda gidip gelen bir erkek icin gelecek, is, sevgili/es gibi seytan ucgenini andiran sorunlari isleyen ve yaninda aile-cocuk, yetiskin sorunlu ciftler gibi konularin uzerinde duran, sonunda ise kendi kararinin getirdigi sonucu; yani surulecek sefa veya cekilecek cefa gibi tercihleri izleyiciye yaptiran guzide bir film. Askin insana neler yaptirdigina sizi sahit ettirecek. Film ayrica, kulaklarimizin asina oldugu, mutlu hissettiren Mrs. Robinson sarkisinin ilham kaynagi.
 Ahh Mrs. Robinson sen yok musun sen... your dirty mind.. your horny mind.. GOD BLESS YOU, please... 

Dipnot: ELAINE !! Guzelligiyle hemen hemen her canlinin gonlunu calabilecek, uzerine evi, arabayi ne var ne yok sattiracak, guzide kizimiz. 



 ve simdi sictik


Saturday, October 12, 2013

Yok Öyle Kararlı Şeyler - Nefret Söylemi



Ana temasi sarilmak olan, insana sarinilma ihtiyaci duyurtan bir klip.

"kaçtım onca laf görünce ve bendim orda dönen deliye

bir sarılsan tüm gücünle geçer bi günde"

Friday, August 23, 2013

LEFKOŞA SURLARİÇİ KLASİK JAZZ VE DÜNYA MÜZİKLERİ FESTİVALİ (31 Ağustos - 5 Kasım)

LEFKOŞA SURLARİÇİ KLASİK JAZZ VE DÜNYA MÜZİKLERİ FESTİVALİ 
(31 Ağustos - 5 Kasım)

FESTIVAL PROGRAMI:

1- AHMET SÖNMEZLER ( Kıbrıs – Klasik Gitar) 31 AĞUSTOS CUMARTESİ – NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ

2- OKYANUS – FUNKY BUSINESS (Osman Cankoy, Petek Cankoy, Doğa Cankoy, Yusuf Çerkez, Oytun Ersan, Mustafa Fegan, Hüseyin Kırmızı - Modern, Kıbrıs) 4 EYLÜL ÇARŞAMBA - BEDESTEN
3- ERKAN OĞUR – DERYA TÜRKKAN – İLKİN DENİZ (Gitar-Klasik Kemençe-Bas) 7 EYLÜL ÇUMARTESİ – BÜYÜK HAN
4 - SANART TANGO ENSEMBLE (Ricardo Moyano, Ricardo Gustova – Ali Öztürk – Osman Yıldız - İlhan Çınar (Tango - Türkiye) 10 EYLÜL PERŞEMBE – BÜYÜK HAN
5 – METE HATAY & ARKADAŞLARI (KIBRIS – WORLD MUSIC ) 12 EYLÜL CUMARTESİ - NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ

6- LEFKOŞA TÜRK BELEDİYESİ ORKESTRASI (Zehra Bayraktar, Nalan Iğdır, Mümüre Denizcioğlu – Trio ( Yaylı2) – 16 EYLÜL PAZARTESİ – NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ
7 - CAHİT KUTRAFALI VE ARKADAŞLARI (KIBRIS - JAZZ) 18 EYLÜL ÇARŞAMBA – NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ
8 - NİYAL ÖZTÜRK & THE SECRET (Tolga Erzurumlu, Serhan Candaş, Bruno Assa, Jazz – Evrensel, Kıbrıs) 20 EYLÜL CUMA – BÜYÜK HAN
9 – EZGİ ANIL & PAQUITO TRIO (Ezgi Anıl, Doğa Aysarıhan, Tansel Özalp – Flamenko, Türkiye) 21 EYLÜL CUMARTESİ – BEDESTEN 

10 - LEFKOŞA TÜRK BELEDİYESİ ORKESTRASI (Gürel Kırmızıoğlu, Münevver Sakar, Günhan Nuray– Trio ( Yaylı1) 23 EYLÜL PAZARTESİ – NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ
11 - KIBRIS HAVALARI DERNEĞİ ( Otantik – Yerel, Kıbrıs) 24 EYLÜL PERŞEMBE NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ
12 – TOROS BEŞLİSİ (Mehmet Evrim Edemen, Yusuf Yalçın, İlkan Şahin ve Cihangir Nuvasil Klasik Müzik, Adana – (Dört Yayllı, 1 Klarnet) 26 EYLÜL SALI – BEDESTEN
13 - LEFKOŞA TÜRK BELEDİYESİ ORKESTRASI (Esra Enöz, Çağın Dostel, Ali Suyolcu– Trio ( Nefesli) 28 EYLÜL PERŞEMBE – NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ
14 – CAN TUFAN – ATAKAN SARI (BREMEN, TÜRKİYE, KIBRIS - ŞAN PİYANO) 1 EKİM SALI – MAĞUSA KÜLTÜR VE KONGRE MERKEZİ
15 – CAN TUFAN – ATAKAN SARI (BREMEN, TÜRKİYE, KIBRIS - ŞAN PİYANO) 2 EKİM ÇARŞAMBA – BEDESTEN
16 – MEHMET ÖZKANOĞLU (Mersin - Klasik Gitar) 5 EKİM CUMARTESİ - BEDESTEN
17 – ANTAMA (Anna Aritİdou, Grigoris Ioannou, Nikolas Vryoni, Kıbrıs Halk Şarkıları) 7 EKİM PAZARTESİ – BÜYÜK HAN
18 – ERSEN SURURİ & CİPSİ JAZZ (Kadir Evre, Erkan Erzurumlu, Cahit Kutrafalı - Jazz, Kıbrıs) 14 EKİM PAZARTESİ – BEDESTEN

19 – ALESKER ABBASOV VE ARKADAŞLARI (İzmir – Caz Gitar) 15 EKİM CUMA – BÜYÜK HAN
20 –SONER ERSEN TRIO (Soner Ersen, Steve Rose, Tim Steemson – KIBRIS-LONDRA, JAZZ) 17 EKİM PERŞEMBE – BEDESTEN
21 - ATTITUDE ( Nihat Ağdaş, Emil Duncumb - Keman – Piyano, LONDRA) – 19 EKİM CUMARTESİ – BEDESTEN
22 – SÜLEYMAN AKOSMAN (TOTS) & ARKADAŞLARI (KIBRIS – JAZZ) 20 EKİM PAZAR - NACİ TALAT VAKFI BARIŞ VE DOSTLUK EVİ
23 – CYPRUS JAZZ QUARTED (Hüsnü Doğacan, Ahmet Elmas, Kadir Evre, Ahmet Zilci KIBRIS - Klasic Jazz) 24 EKİM PERŞEMBE – BEDESTEN
24 – DİLŞAD ASADOVA – ATKAN SARI (Şan, Piyano -AZERBAYCAN, TÜRKİYE, KIBRIS) 25 EKİM PAZARTESİ - BEDESTEN

25 – BİRŞEYLER EKSİK – (Serhan Erkol ve Tamer Temel, elektrik basta Alper Yılmaz ve davulda Volkan Öktem, Türkiye – Jazz) 26 EKİM CUMARTESİ BÜYÜK HAN
26 – SELEN GÜLÜN (Serhan Erkol ve Tamer Temel, elektrik basta Alper Yılmaz ve davulda Volkan Öktem Türkiye – Jazz) 28 EKİM CUMARTESİ BÜYÜK HAN
27 – AYDIN ESEN (Türkiye - Jazz) 30 EKİM SALI - BÜYÜK HAN
28 – DER-SADET (Kıbrıs -Türküler) 1 KASIM CUMA - BEDESTEN
29 - DIMITRIS REGGINOS (Lefkoşa, KIBRIS – Klasik Gitar) 3 KASIM PAZAR – BEDESTEN
30 - SOS (KIBRIS - Unplugged Rock ) 5 KASIM SALI – BÜYÜK HAN




Sunday, August 4, 2013

Le Petit Prince



“The most beautiful things in the world cannot be seen or touched, they are felt with the heart."